AĞAÇ KURBAĞASI’NIN DÖRT HAFTALIK ÖLÜMÜ

(Bu yazı Halimiz.com’da  14 Aralık 2017’de yayımlanmıştır)

Uyku, bizim gibi sıradan  ölümlülerin merakını cezbeden sıradışı bir zaman dilimi. Nasıl uyuyoruz ve neden uyuyoruz ? Uykuya daldığımızda beynimiz neden aktifleşiyor ve rüya denen ve bizzat başrolünde oynadığımız bir filmi neden çeviriyoruz ? “Ölmenin yarım hali” denilen uyku sırasında neden hiçbir şey hissetmiyoruz ?

Beynin sırrı çözüldüğünde -ki zor görünüyor-  uykunun da sırrı çözülecektir.

Uyku, sadece insanların değil hayvanların, bitkilerin ve tek hücreliler dahil yaşayan her canlının ihtiyaç duyduğu bir dinlenme eylemi. Gözlerin kapanması, vücudun dinlenme formuna geçmesi (yatar vaziyette olması şart değil; örneğin salyangozlar ağaca yapışarak uyuyor) ve nefes alıp verme ritminin değişmeye başlaması uyku halinin resmini oluşturuyor.

İnsanlar günlük uyurlar. Her günün sonunda hiçbir şey yapmasak bile mutlaka uykumuz gelir ve yatıp uyuruz. Biyolojik saatimiz bizi gece vakti uyumaya zorlar. Normalde sekiz saat olan insan uykusu, yeryüzündeki bazı hayvanlar için farklı sürelerde ve periyotlarda olabilir. Bazı yırtıcılar gündüz tüm gün uyuyup geceleyin avlanır. Sürüngenler ve kuşlar nispeten daha kısa uyku sürelerine sahip. Ayılar gibi büyük hayvanlar ise gece uykusunun yanı sıra yılda bir kez “mevsimlik uykuya” yatarlar. Kış uykusu adı verilen bu uyku, hayvanın kışı geçirdiği, yediklerini sindirdiği ve güç topladığı bir dönemdir.

Kuzey Amerika’nın kutuplara yakın bölgelerinde yaşayan bir ağaç kurbağası (Rana sylvatica) ise kışı geçirmek için müthiş bir yöntem uyguluyor. Havanın sıfırın altında 20 derece kadar soğuduğu haftalarda bu kurbağa toprak yüzeyinin biraz altında çevresindeki her şeyle birlikte kendini donmaya bırakıyor. Ağaç kurbağasının vücudundaki su yavaşça donunca kurbağanın rengi soluyor ve nefes almayı kesiyor. Hayvanın yaşamsal faaliyetleri vücut gözeneklerindeki deliklerden sağlanıyor. Yaklaşık dört hafta kadar bu halde yani donmuş vaziyette kaskatı kalan ağaç kurbağası, sıcaklığın yükselmesiyle birlikte yavaşça hareketleniyor. Önce vücut suyu ısınıyor ardından kalbi yeniden atmaya başlıyor. Birkaç saat sonra yeniden yaşama dönen kurbağa bir gün içinde tam olarak aktifleşiyor ve dört haftalık ölüm sona eriyor.

Bilim adamları ağaç kurbağasının kanında özel bir protein (nucleating proteins) bulunduğunu ve bunun kandaki suyun donmasını sağladığını tespit etmiş. Donan kurbağalar bu şekilde haftalarca kalabiliyor. Kalp atışı yok, beyin aktivitesi yok, yani hiçbir yaşamsal faaliyet yok. Sonra hava ısınmaya ve buzlar erimeye başlayınca kurbağanın vücudu içten dışa doğru çözünmeye başlıyor. Su yavaş yavaş hücrelere geri dönüyor ve kalbin yeniden atmaya başlamasıyla birlikte dolaşım sistemi hareketleniyor. Muazzam bir döngü.

Aynı bilim adamları bu müthiş biyolojik olayın organ nakli araştırmalarına ışık tutabileceğini de düşünüyor. Günümüz koşullarında doktorlar, donör tarafından bağışlanmış bir organı birkaç saat içinde nakletmek zorundalar. Çünkü çok fazla beklenirse organ zarar görüyor ve işlevini kaybediyor. Dondurulmuş organları nakletmek ise hiç mümkün değil, çünkü hücreler su kaybından dolayı ölüyor. İnsan aklının henüz başaramadığı bir olayı, Kuzey Amerika topraklarında yaşayan ağaç kurbağasının her yıl rahatlıkla yapabilmesi gerçekten şaşılacak şey.

Bir ağaç kurbağası gibi dört haftalık ölüm uykusuna yatmak ister miydiniz ? Ya da üç ay süren bir kış uykusuna ?

Bunu yapabilseydik ömrümüz uzamazdı belki ama acıların üstesinden daha kolay gelebilirdik.

Halimiz.com / 14 Aralık 2017