AJANDAYA YAZILAN TÜRKİYE TARİHİ

Akıllı telefonlar ve bilgisayarlar insanların hayatlarını onların yerine planlıyor olsa da benim gibi kağıdı ve kalemi her şeyden çok sevenler için defterler ve ajandalar en iyi hayat arkadaşıdır. Kırtasiye dükkanlarına girdiğimde hala heyecanlanırım ve ihtiyacım olmasa da dolmakalemlere, defterlere ve renk renk ürünlere bakarım.

Yeni bir yıl geliyor ve her yeni yıl öncesinde olduğu gibi ajandalar, takvimler yenileniyor. Her ne kadar akıllı telefonların sanal sayfaları son zamanlarda not defterlerinin yerini alsa da Türkiye’de 109 yıldır yayınlanmaya devam eden Ece Ajandası, yoluna devam ediyor.

Hepimizin bildiği bir markadır Ece Ajandası. Ya kendimiz ya da çevremizden biri bu ajandayı kullanarak notlar almışızdır. Sınav tarihimizi, askerlik anılarımızı, randevularımızı  kaydettiğimiz Ece Ajandası Osmanlı’dan bu yana cebimizde, çantamızda.

İlk kez Mehmet Sadık Kağıtçı Bey tarafından 1910 yılında ‘Muhtıra’ adıyla yayımlanan, 1932 yılından itibaren de “Ece” adını alan defterler, bir yandan Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne, işgal yıllarına, İstiklal Savaşı’na, Cumhuriyet’in kuruluşuna, Atatürk devrimlerine, iki dünya savaşına ve çeşitli ekonomik ve toplumsal buhranlara şahit olurken, aralarında ünlü yazarlar, düşünürler, siyasetçiler ve işadamları da olmak üzere milyonlarca insanın günlük hayatına eşlik etti. Etmeye de devam ediyor.

Tüm bunları 2014 yılında Nişantaşı’nda açılan bir sergi için yazdığım yazıyı görünce anımsadım. Ece’nin 109 yıllık tarihi sergilenmiş ve ben de not almışım. Sergi, Türkiye’deki kişisel kültür tarihinin önemli tanıklarından Ece Ajandası’nın yüzyılı aşan serüvenine odaklanmış.

Ece Ajandası’nın arkasındaki Kağıtçı Ailesi’nin hayat akışından kronolojik kesitlerin ve yüzyılın içinden seçilmiş “Ece Ajandası” örneklerinin yer aldığı sergi, Nişantaşı’ndaki Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde düzenlenmiş. Sonrasında yeni bir sergi olmadı sanırım. Şimdi ikincisi açılacak olan kalem festivalini bekleyelim bakalım.