AVM’DE DOSTOYEVSKİ

(Bu yazı Lacivert Dergisi’nin Eylül-Ekim 2022 sayısında yayımlanmıştır)

Futbolu severim. İngiltere’nin en üst futbol ligi olan Premier Lig’de ne zaman Crystal Palace maçına denk gelsem aklıma Dostoyevski gelir.

Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski devlet aleyhine bir komploya karıştığı iddiasıyla tutuklandığı cezaevinde tam kurşuna dizilmek üzereyken sekiz arkadaşıyla birlikte affedilmiş ve cezası dört yıl hapse çevrilmişti. Sibirya’daki Omsk Cezaevi’ne gönderilen ve burada dört yıl daha geçiren Dostoyevski, er rütbesiyle ordu hizmetine verildi ve subaylığa kadar yükseldi. Zorunlu görevi bitince serbest bırakıldı ve 1859’da Saint Petersburg’a gidip yerleşti. Çok sevdiği bu şehirde arka arkaya iki eserini yazıp bitirdi:  Ezilenler ve Ölüler Evinden Anılar. Kitaplarından kazandığı bir miktar para sayesinde 1862’de uzun yıllardır çıkmak istediği Avrupa seyahatine çıkabildi.

Dostoyevski’nin Avrupa seyahatine çıktığı yıl Büyük Dünya Fuarı Londra’da açılmıştı. İmparatorluk bütçesinden yapılan harcamalarla desteklenen fuara 36 ülke katılıyordu. Ülkeler ürettikleri ticari ve sanayi ürünlerini sergiliyor ve yeni sözleşmeler imzalıyordu. Fuar için seçilen mekan ise 1851’deki Dünya Fuarı için tasarlanan ve kısa sürede başkent Londra’nın gözbebeği haline gelen Crystal Palace (Kristal Saray) idi.

Demirden ayak ve kubbelerle desteklenmiş 564 metrelik camdan bir saray olan yapı, dünyanın ilk alışveriş merkeziydi. Gün içinde süzülen güneş ışınları binbir ışık oyunuyla gözleri kamaştırıyor, sergilenen ürünler bambaşka görünüyordu. Birbirinden cazip ticari ürünler Camdan Saray’ın içinde daha çekici hale gelirken, tüketiciler için büyülenmiş bir dünyanın ilk örneğiydiler.

Dostoyevski Londra’ya gelir gelmez sürekli adını duyduğu Kristal Saray’ı gezmek istedi. Dünyanın ilk AVM’sine girdi ve gerçekten de büyülendi. Öylesine büyülenmişti ki sadece gezi notlarında değil bazı roman ve öykülerinde Kristal Saray’a yer verdi.

Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları adını taşıyan gezi kitabının ilgili sayfalarında Dostoyevski şöyle yazar:

“Pırıl pırıl bir saray, evrensel sergi. Gerçekten görülmeye değer bir sergidir bu. Dünyanın dört bir yanından onca insanı buraya toplayıp tek bir sürü yapan ulu gücü hissediyorsunuz burada. Amaca çoktan varıldığını, tutkunun, görkemin burada olduğunu hissediyorsunuz.”[1]     

Bazı yazarlara göre Dostoyevski Kristal Saray’ı insanlığı yiyen bir canavar olarak resmetmiştir. Gördüğü İncil’den bir sahnedir sanki. “Babil’i anımsatıyor bizlere. Teslim olmamak, dünyanın gerçeğine teslim olmamak gerekir” der.

Oysa teslim olmuştur bile. Bolşevik devriminden 52 yıl önce Rus yazar Dostoyevski, kapitalizmin başkenti Londra’da, kapitalist dünyanın tüm ürünlerinin sergilendiği bir AVM’nin içindedir. 

Etkilendiğini saklamaz Dostoyevski: Yeraltından Notlar’da da kapitalleşen insanın hedefi olarak görülen dünyanın simgesine dönüşür Kristal Saray:
“Camdan Saray’ın gerçekte olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Ben onu isteklerimde yaşatıyorum ya, bu bana yeter. Daha doğru bir deyişle isteklerim varoldukça o da var olacaktır.”[2]

Kristal Saray yıllar sonra ilk yapıldığı yer olan Hyde Park’tan Sydenham’a taşındı ve orada yeniden kuruldu. 1936’da çıkan yangında büyük zarar gördü. 1941’de ise Alman uçaklarının hedefi haline geldiği için sökülerek kaldırıldı. Bir daha da kurulmadı. Ama muhteşemliği sayesinde İngiltere tarihinde bıraktığı etki yıllarca devam etti. Onun adını taşıyan profesyonel futbol takımı Crystal Palace, Kristal Saray’ın içinde 1905 yılında kuruldu. Renkleri mavi-beyazdır.

Dostoyevski Kristal Saray’ı gezdiğinde henüz futbol takımı kurulmamıştı. Ama kapitalist eksenli dünya çoktan kendi büyüsünü yaymaya başlamıştı. Kristal saraylar, gökdelenler, alışveriş merkezleri, limanlar ve insanları çevreleyen büyük beton binalar sanayi devriminin anıtları olarak büyüyüp durdu. Havalimanları bile AVM’lere benzedi. George Ritzer eğlenceyle alışverişin birbirine karıştırıldığı büyülü ortamları “alışveriş katedrali” olarak tanımlıyor. [3]

Her şehirde hac ziyareti yapar gibi gidilen alışveriş katedralleri çıkıyor karşımıza. Kullanım süreleri dolmadan atılıyor elimizdekiler, üstümüzdekiler. Sadece alışveriş için değil, bakmak için girilen AVM’ler tüketimin simgesel anıtları haline geldi. Karl Karx kapitalizmin üretim araçlarına sahip olarak işçi sınıfını kontrol etmesinden ve bunun üzerinden bir sömürü düzeni kurmasından rahatsız olmuştu. Dostoyevski Kristal Saray’ı gezerken Marx 44 yaşındaydı ve Engels ile birlikte Komünist Manifesto’yu yayınlamalarının üzerinden 14 yıl geçmişti. Kuşkusuz komünist ideolojinin temelini oluşturan bu eser o tarihte henüz evrensel bir manifesto haline gelmemişti.

Dostoyevski sadece romanlarıyla değil, Londra’da dünyadaki ilk tüketim katedralini (ilk AVM’yi) gezen Rus yazar olarak tarihe geçmiştir.

İşte bu yüzdendir ki televizyonda ne zaman Crsytal Palace’ın maçına denk gelsem, aklıma Fyodor Mihayloviç Dostoyevski gelir. 


[1] M.F.Dostoyevski “Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları” Çeviren: Ergin Altay. İletişim Yayınları. 2017.  S.87-88

[2] M.F.Dostoyevski. “Yeraltından Notlar” Türkçesi Celal Öner. Oda Yayınları. Şubat 2015. s.42

[3] George Ritzer “Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek” Çeviren: Funda Payzın. Ayrıntı Yayınları. İstanbul. 2016