BİLİM KURGU HAYAL EDER DÜNYA YAPAR

(Bu yazı 18 Ekim 2021’de Kayıprıhtım sitesinde yayımlanmıştır)

Adına kısaca Rönesans denilen aydınlanma çağı bilimin gözle görülenden öte anlamlar taşıdığını ve faydalar sağladığını göstermiştir. Gözlüğün bulunuşu ve bozuk gözleri görür hale getirmesi bile sadece ampirik bilgiyle sağlanan ilerlemenin ne kadar yetersiz kaldığını göstermiştir. 

Bu durum hayal etmenin yani bilim kurgunun gücünü ortaya çıkardı. Böylece günlük hayatı kolaylaştıracak şeylerin resimleri çizildi. Bu kitapların ilk sayfalarına baktığınızda yerin metrelerce altından su çeken bir çıkrık, bocurgata bağlanmış basit bir düzenek gözünüze çarpar. Ortaçağ Avrupası’nda her şeyin kol gücüyle yapıldığını düşündüğümüzde sıradan köylülerin günlük işlerini kolayca yapabilecekleri makineler hayal ettiğini hemen ayrımsarız.  Adına Makineler Tiyatrosu denilen kitap serisi böyle ortaya çıkmıştır. Bu kitaplardan en önemlilerinden biri Augustino Ramelli’nin yazdığı 1588 tarihli La Diverse et Artificiose Machine’dir. Orijinali Amerikan Kongre Kütüphanesi’nde saklanan bu kitap o yılları düşündüğünüzde hayal gücünün sınırlarını zorlar.

Daha eski tarihlere gözümüzü çevirdiğimizde Romalıların hayal gücünü mühendislikle birleştirmekte ustalaştığını görürüz. Collosuium’un üstüne yapılan gölgelikten şehirlere su taşıyan kemerlere, nehir aşan köprülere kadar Roma mühendisliği çok sayıda önemli yapıyla  doludur.  Hatay Samandağ’da hala ayakta duran ve limanın dağdan gelen sel suyundan etkilenmemesi için yapılan Titus Vespasianus Tüneli iyi bir örnektir.

Bazen kralların zorlamasıyla hayal kurarsınız.

On yedinci yüzyılın ikinci yarısında Versay Sarayı’nın susuz kalan çiçeklerini görüp küplere binen 14.Louis, Seine nehrinden saraya su getirilmesini istediğinde Fransız mühendisler ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Saray nehre 10 kilometre uzaktaydı ve nehir seviyesinin altındaydı. Mühendisler oturup bir plan yaptılar ve suyu 14 pompayla yamacın tepesine çıkarıp oradan kanallar yardımıyla Versay’a akıtmayı düşündüler. 1681’de başlayan çalışma 1684’te tamamlandı ve Marly Makinesi adı verilen sistem Louis’in bahçesini başarıyla sulamaya başladı. Sulama sisteminden geriye kalan birkaç bina ve kanal bugün bile görülebilir.

Kuşkusuz insanın hayal gücünü sınırsızca kullandığı en önemli eserler bilim-kurgu kitaplarıdır.

Jules Verne’in 1865’te yazdığı Aya Yolculuk romanında geçen olaylar yüzyıl sonra gerçek olmuştur.   

Zaman Makinesi gibi olağanüstü bir uzgörünün yazarı H.G.Wells’in Dünyayı Özgür Bırak romanı Amerika’nın Japonya’ya atom bombası attığı tarihten 30 yıl önce nükleer silahların kullanımını anlatmıştır.

George Orwell’in 1984’te hayal ettiklerinin aynısını bugün yaşamadığımızı kim iddia edebilir? Orwell, Büyük Birader metaforuyla günümüzde tüm insanlığı gözetleyen diktatörleri resmetmekle yetinmemiş, Wuhan’dan yayılan virüsü bile öngörmüştür. 

Bir başka büyük bilim-kurgu yazarı Isaac Asimov’un robot otomobillerden, görüntülü telefonlardan söz ettiği kitapları vardır.

Edward Ballamy 1888’de yayınlanan Geriye Bakış romanında kredi kartlarını hayal etmiş ve yazmıştır.

Arthur C.Clarke’ın Bir Uzay Macerası:2001 adını taşıyan kitabında konuşan bir bilgisayar ve yutulduğunda tok tutan gıda hapları yok muydu ?

Oğuz Atay Korkuyu Beklerken adlı öykü kitabında uzaktan eğitimi o yıllarda görmüş ve mektupla doçent, mektupla profesör olmayı düşlemiştir.

Çetin Altan 2027 Yılının Anıları’nda tamamen dijitalize edilmiş bir dünyayı 80’li yıllarda hayal edebilmiş, mobil telefonlarla insanın her şeyi yapabilecek hale geleceğini yazmıştır.

Kuşkusuz örnekler çoğaltılabilir.

Burada önemli olan konu, toplumların serbestçe hayal kurabilecek bir eğitim sistemine sahip olması ve sonrasında hayallerini sınırsızca kullanabileceği bir hukuk sistemiyle yönetilmesidir.

Sırf hayal ettiklerini söylediği için Sokrates “dine saygısızlık ve ahlaksızlık” suçlamasıyla idam edilmişti. İtalyan filozof Bruno, Roma meydanında “şeytanla işbirliği yaptığı için” diri diri yakılmıştı. Doğu toplumlarında binlerce kitap yasaklandı, insanlar hapse atıldı. Hala hayal kurmanın yasak olduğu Taliban kafasıyla yönetilen onlarca ülke var. Günümüzde bilim-kurgunun hiçbir İslam ülkesinde kendine yer bulamadığını söylemek doğru olacaktır. Hayal kurmayınca yalnızca o hayalin temelleri değil o hayalin anlamı ve onu aktaran sözcükler bile fikir uyandırmaz olur. Dilimize eklenen yüzlerce yeni sözcük hayal edilen ve icada dönüşen makineler sayesindedir.

John Stuart Mill Düşünce ve Tartışma Özgürlüğü Üzerine kitabında şöyle diyor: “Bir şey hakkında kuşku veya merak duymuyorsanız onun hakkında düşünmeyi bırakırsınız. Buna ‘karar verilmiş görüşün derin uykusu’ denir.”

Hayal edemeyen, bilim ve kurgu üretemeyen ülkelerin tamamı bugün derin uykudadır.