BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK, ADALETİ YAŞATMAK

(Bu yazı 31 Mayıs 2019’da oggito.com’da yayımlanmıştır)

Amerika Birleşik Devletleri’nde 4 milyondan fazla kişinin katıldığı bir anketle tüm zamanların en sevilen kitabı seçilen Harper Lee’nin Bülbülü Öldürmek romanı küçük bir kız çocuğunun gözünden Alabama’nın Mycomb şehrinde yaşanan olayları anlatır. 1

Roman, siyah-beyaz ayrımının kök saldığı bir toplumda avukatlık yapan ve anlatıcı kızın babası olan Atticus Finch’in, tecavüzle suçlanan siyah bir adamın davasını almasından sonra uğradığı baskıları anlatırken onun adaleti yücelten mücadelesi önemlidir.

Atticus, adil yargıya inanan her hukuk insanı gibi her vatandaşın yasalar önünde eşit olduğunu söyler ve çocuklarını bu düsturla yetiştirir. Onlara bakmak için evde kendisine yardım eden hizmetçi kız Calpurnia da siyahtır ve Atticus’a sadece çocuklarını büyütürken değil toplumun ve mahkemenin önyargılarıyla savaşırken de yardımcı olur.

Babalarının adalete olan düşkünlüğüne rağmen çocuklar okulda ve sokakta arkadaşlarının kınamalarıyla karşılaşır. Babalarını “zenci dostu” olmakla itham ederler. Romanı anlatan küçük kız Scout Finch akşam tüm bunları babasına söylediğinde şu karşılığı duyar:

“Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır.”

Küçük Scout kendisine söylenen her şeyi anlamasa da akıllı bir kızdır. Abisiyle Jeremy ile yaptığı küçük kavgaları saymazsak uyumludur da. Evlerine kalmaya gelen küçük dostu (ve sözde nişanlısı) Dill ile yaptığı kısa sorgulamalar, büyümesinin bir işaretidir. Ama bu roman bize hayatın adaletini yahut adaletsizliğini, ölümcül toplumsal yargıların bu adaletsizliğe yaptığı etkileri anlatır asıl.

Avukat Atticus Finch davaya başlarken çocuklarına bu durumu şu sözlerle anlatır: “Daha başlamadan yüz yıl önce davayı kaybetmiş olmamız demek, kazanmaya çalışmayacağımız anlamına gelmez.”

Duruşma başladığında tüm gözler Avukat Atticus Finch’in üzerindedir.

“Her şeyden önce böyle bir davanın açılmaması gerekirdi. Siyahla beyaz kadar açık bir dava bu” diye başlar sözüne Avukat Atticus Finch savunmasını yaparken. Çünkü mahkeme Tom Robinson’un davaya konu olan suçu işlediğine dair en küçük tıbbi bir kanıt sunamamıştır. Ama olsun, önyargılar ve peşin hükümler vardır ve bir siyahın suçlanması için bunlar yeter ve artar bile. Saldırıya uğradığını iddia eden kadın bir beyazdı ve bir siyahı baştan çıkarmıştı. Onu öpmüştü. Babası olanları görmüştü. Ama tüm bunları temizleyebilmek ve bu korkunç ayıptan kurtulmak için tecavüz yalanını mahkemeye kabul ettirmeye kalkışmıştı. Nasıl olsa jüriyi oluşturan sıradan Amerikalıların zihninde yüzlerce yıl ötelerden gelen ezberlenmiş yargılar vardır: Bütün zenciler yalan söyler, bütün zenciler temelde ahlaksızdır ve kadınların yakın çevresinde hiçbir zenciye güven olmaz.

Dava sonuçlanır ve tecavüzle suçlanan siyah adam Tom Robinson jüri tarafından suçlu bulunarak cezaevine gönderilir. Ama romanı okuyan herkes Tom’un haksızca suçlandığını ve adaletsiz bir kararla cezaevine gönderildiğini anlamıştır. O yılların ağır baskısıyla jüri, yıllar öncesinden gelen hastalıklı yargılarla yanlış bir karar vermiştir.

Avukatın oğlu Jeremy akşam yatmadan önce babasına sorar: “Bunu nasıl yaptılar baba ?”

Atticus yanıtlar:

“Bilmiyorum ama yaptılar. Daha önce de yaptılar, bu gece de yaptılar, yine yapacaklar ve yaptıkları zaman… öyle görünüyor ki yalnızca çocuklar ağlayacak. İyi geceler.”

Evet. İyi geceler.   

Harper Lee, Bülbülü Öldürmek, Türkçesi: Ülker İnce. Sel Yayınları, Ekim 2018 İstanbul, 26. Baskı