BURGESS’İN ROMANI: “BİR ELİN SESİ VAR”

(Bu yazı Oggito.com’da  16 Ekim 2017’de yayımlanmıştır)

İngiliz romancı ve eleştirmen Anthony Burgess (1917-1993) edebiyat dünyasında daha çok “A Clockwork Orange” (Otomatik Portakal) romanıyla tanınır. 1962’de yayınlanan roman Amerikalı Yönetmen Stanley Kubrick tarafından 1971’de sinemaya uyarlanmış ve içerdiği pornografik şiddetle hem ilgi çekmiş hem de tartışma yaratmıştı. Kubrick’in filmi meraklı sinemaseverler tarafından hala izleniyor. Hatta kitapla film birbirine o kadar karıştırılıyor ki “Otomatik Portakal”ı Kubrick’in yazdığını söyleyenler çıkabiliyor.

Otomatik Portakal Burgess’in en iyi romanlarından biridir. Ama en iyisi demek biraz cüret ister. Çünkü onun keskin alay gücünü ve toplumsal yargılarla yüklü kahramanlarını tek bir esere hapsetmek bence haksızlık olur. Anthony Burgess’i değerlendirebilmek için onun tüm eserlerini okumakta yarar var. İş Bankası Yayınları’nın Modern Klasikler Dizisi’nden çıkan romanı “Bir Elin Sesi Var” Roza Hakmen tarafından Türkçeleştirilmiş. (*)

Romanın özgün adı “One Hand Clapping” adını taşıyor ve Malay dilinde “karşılıksız aşk” anlamına gelen bir atasözü.  Burgess, Malay dilinden bir atasözü kullanıyor çünkü 1954-1959 yılları arasında eğitim görevlisi olarak Malaya ve Borneo’da bulunmuş ve aynı dönemde konusu Malaya’da geçen üç roman yazmıştır. Birleşik Krallık’ın dünyayı yönetmeye devam ettiği yıllardır o yıllar ve Burgess Kraliçe’ye hizmet etmektedir.

Bir Elin Sesi Var,” Otomatik Portakal’dan sadece bir sene önce, yani 1961’de yayınlanır ve  Burgess romana kendi adını koymaz; Joseph Kell adını kullanır.

Hikaye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden toparlanan İngiltere’nin küçük bir kentinde, Bradcaster’da geçmektedir. Kitabın kahramanı Howard ‘fotoğraf makinesi’ özelliği taşıyan bir hafızaya sahiptir ve ilk kez gördüğü ya da okuduğu herhangi bir şeyi anında beynine yapıştırmakta ve görsel hafızasını kullanarak tüm bu bilgileri arka arkaya sıralamaktadır. Bu özelliğini kullanarak televizyonda yayınlanan bir yarışma programına katılır ve yüklü bir ikramiye kazanır. Ardından bu parayla at yarışı oynayarak büyük bir servet sahibi olur. Karısı Janet ise eğitimsiz, gelir-geçer eğilimli, çabuk etki altında kalan ve hayatını kocası Howard’ın kararlarına bırakmış bir kadındır. Anthony Burgess, romanı Janet’in ağzından anlatır ve bunu gayet etkili, samimi ve alaycı bir dille yapar.

Romanı okurken Howard’ın dünyadaki materyalist düzeni ve insanların aptalca bu düzene boyun eğmesini eleştirdiğini görürüz. Howard oyunu kuralına göre oynayıp servet sahibi olur ama karşılığında hiçbir şey elde edilemediğini kendisine va karısına göstermeyi amaçlamıştır. Howard’a göre her şey bir hiçlikten ibarettir ve elde ettikleri bunca zenginlikten sonra sıra ölmeye gelmiştir. Ama işler planladığı gibi gitmez. Janet, kocasını yoksul bir şair olan Redvers Glass ile aldatır ve onu bir daha aklından çıkaramaz. Howard’ın birlikte ölmek için yaptığı planlar da boşa çıkar.

Roman bize 60’lı yıllardaki New York’u, Londra’yı, insanların o yıllardaki hayat standartlarını da anlatıyor. Hayattan beklentiler, elde edilen servetler bugünküne kıyasla çok daha düşük seviyede. Bugün küçük bir kasaba pansiyonunda bile bulunan televizyon ve buzdolabının o yıllarda ancak Waldorf Astoria gibi lüks bir otelde bulunabiliyor olması, hızla geçen zamanın çarpıcı bir göstergesi sayılabilir. İnternet ve cep telefonu tabii ki yok ve acil durumlarda insanlar aradıkları kişiye ulaşabilmek için sabit telefonla en yakın karakola haber veriyorlar. Ama hayat yine de akıp gidiyor ve insanlar arasındaki kıskançlıklar, intikam duyguları, sevinç ve heyecanlar hiç değişmiyor.

“Bizim ölümümüz, paranın verebileceği her türlü fırsata sahip ama başka hiçbir fırsat verilmemiş iki namuslu, sıradan insanın bu iğrenç, kokuşmuş dünyayı nasıl gördüklerini anlatacak” diyordu Howard, ölümünden birkaç dakika önce.

Roman bunu anlatıyor. Aslında Burgess, bütün romanlarında bunu anlatıyor.

(*)- Anthony Burgess. “Bir Elin Nesi Var” Çeviren: Roza Hakmen. Türkiye İş Bankası Yayınları. İstanbul Ocak 2017. 3.Basım

 

Oggito.com / 16 Ekim 2017