DEPREME KARŞI İDAM

(Bu yazı 7 Ocak 2017’de oggito.com’da yayımlanmıştır)

Gölcük merkezli 1999 depreminden sonra hayatımızın bir parçası haline gelen felaket, insanlığın öteden beri korktuğu ve saklanmaya çalıştığı bir kader olarak edebiyat eserlerine de konu oldu. 1 Kasım 1755’te meydana gelen Büyük Lizbon Depremi onlardan biri. Sabah saat 9.40’ta meydana gelen deprem, tarihin en yıkıcı depremlerindendi. Richter ölçeğine göre 9 büyüklüğündeki  deprem sonrasında Lizbon neredeyse haritadan silindi ve 100 bine yakın kişi öldü. 

Portekiz’i son derece olumsuz etkileyen bu afet, ülkede politik tansiyonun yükselmesine, ekonominin çökmesine ve zaten gerileyen koloni imparatorluğunun büyük ölçüde yıkılmasına ve belki de her şeyden önemlisi, dini ve ahlaki değerlerin sorgulanmasına yol açtı. Voltaire, Candide adlı eserinde Lizbon depremini anlatır. Kitabın “Gelecekteki Depremlerin Önlenmesi İçin Harikulade Bir Ateş Nasıl Yakıldı” bölümünde, Portekizli bilginlerin harabeye dönmüş kentin eski haline getirilebilmesi için devasa bir engizisyon ateşi yakılması gerektiğine karar verdiğini, bunun için Coimbra Üniversitesi’nin öncülük ettiğini yazar. Ülkenin ileri gelenleri ve din adamları bir araya gelip Lizbon şehir meydanında ateşi törenle yakarlar. Ancak törenin dinsel açıdan da tamamlanabilmesi için deprem günahının yükleneceği birkaç kurban da gerekmektedir. Törenin bu önemli eksiği, “içine şeytan girmiş” iki kişinin yakalanmasıyla tamamlanır. Bu iki kişi, üstlerine giydirilen sanbenitolar ile yanan ateşin ortasındaki direğe bağlanarak diri diri yakılır. Engizisyon bununla da yetinmez. Ülkedeki günahkârların çokluğu nedeniyle Tanrı’nın kendilerini depremle cezalandırdığını savunan Katolik Kilisesi, tüm ülkede bir cadı avı başlatır. Konu komşunun ihbarıyla yakalanan –çoğu masum– Lizbonlular ya asılarak ya da yakılarak öldürülür. Kilise, depremin çaresini bulmuştur: Günahkârların öldürülmesi.

Kilise tüm kudretiyle bunu yaparken de suçsuz insanların günahına girmekten çekinmez. Bu çare, Ortaçağ’da hasta insanların içindeki mikrobu boşaltmak için yaranın olduğu bölgeyi kesip kanlarını akıtmaya benzemektedir. Voltaire kitabında Kilise’nin bu yöntemiyle, ülkenin bilginleriyle ve hatta Kral ile dalga geçer. Bu nedenle ilk baskısı 1759’da yapılan kitap pek çok kereler yasaklanmıştır. 18. yüzyılda felsefi konularla ilgili kitap yayınlamak oldukça riskliydi. Bu yüzden Candide, Papa’nın da tepkisini çekti ve kitap Roma Mahkemesi tarafından yasaklandı. Her şeye rağmen Candide, Voltaire’in modası hiç geçmeyecek yapıtlarından birisi sayılır.