FUTBOL ve İNSAN HAKLARI

(Bu yazı tarihinde 4 Nisan 2021’de mürekkephaber.com’da yayımlanmıştır)

Dünya Futbol Şampiyonası elemelerinde Türkiye’nin Norveç ile yaptığı maçta tüm Norveçli futbolcuların forma içine giydikleri tişörtlerde şöyle bir yazı vardı: “Human Rights. On and off the pitch”

Türkçesiyle söylersek: “İnsan Hakları. Saha içinde ve Saha Dışında.”

Norveç Futbol Federasyonu’nun sahaya bu yazıyı taşıyan tişörtlerle çıkma kararı 2022 yılında Katar’da düzenlenecek Dünya Futbol Şampiyonası öncesinde bu ülkede işlenen insan hakları suçlarına dikkati çekmekti. Bir petrol ülkesi olan Katar, dünya kupası finallerini ülkesinde düzenlemek için öyle istekliydi ki Katar’ı yöneten aile tüm dünyayı etkileyebilmek için stadyum inşaatlarını hızla başlattı ve bu devasa inşaatları yapabilmek için elinde yeterli işgücü olmadığı için ülkeye süratle göçmen işçiler kabul edildi. Dünyanın tüm yoksul ülkelerinden Katar’a akın eden işçiler hiçbir sosyal güvenceleri olmadan ve bir sendikaya üye yapılmadan inşaatlara sürüldü.

The Guardian Gazetesi’nin haberine göre tüm bu inşaatlarda çalışan işçilerden 6 bin 500’ü yetersiz çalışma koşulları nedeniyle hayatını kaybetti. Ölümlerin başlıca nedeni yüksekten düşme, elektrik çarpması, malzeme altında kalma ve zehirlenmeydi. Ölen işçilerin büyük çoğunluğu Pakistan, Bangladeş, Yemen, Suriye gibi Müslüman ülkelerden geliyordu ve onların hakkını savunacak tek bir sivil toplum kuruluşu yoktu. İçinde demokrasi olmayan ülkelerde insanlar sessizce ölürler.

Ancak bu kez ses çıkartanlar var.

Sadece Norveç Futbol Federasyonu değil, Almanya, Hollanda, Fransa ve ABD’deki bazı sivil toplum örgütleri, yazarlar ve aktivistler Katar’da olup bitenlere sessiz kalmanın orada işlenen cinayetlere ortak olmak anlamına geleceğini söylediler. Bir İslam ülkesinde düzenlenecek turnuva için Müslümanların ölmesine İslam ülkeleri değil, Batılı ülkeler itiraz etti. Suudi Arabistan’ın acımasızca öldürüp bin parçaya ayırdığı gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında olduğu gibi. Yani hep olduğu gibi.

İçinde demokrasi olmayan ülkeler sessiz kalırlar.

İnsan haklarının, özgürlüklerin, düşünce ve ifade hürriyetinin Batı’da ne kadar yüksek bir değer olduğunu biliyoruz. İngiltere’de maçlar George Floyd cinayetinin üzerinden aylar geçmesine rağmen hala sembolik protesto eylemiyle başlıyor. Stadların tamamına “No Room for Racism-Irkçılığa Yer Yok” yazıları asılıyor.

Bizim stadlarda ise siyasetçilerin resimlerini görüyoruz. Türkiye Futbol Federasyonu’nun Katar’a yönelik bir eylemde bulunması düşünülemez bile.

Keşke aynı hassasiyet 2018’de Rusya’da yapılan Dünya Futbol Kupası Finalleri için de gösterilseydi ve Putin’in cinayetlerine ortak olunmasaydı diyenleri duyar gibiyim.

Kırım ve Çeçenistan işgallerinde ve muhaliflere yönelik son baskılarda gördük ki Rusya Devleti  –halk Putin’i en seksi lider seçmeye devam ederken-  demokrasiden nasibini almayacak doğulu bir ülke pozisyonunda kalmaya devam edecek.

Kanımca Rusya ve Katar gibi ülkelerde düzenlenen büyük organizasyonlar bu ülkelerdeki insanlık dışı rejimleri meşrulaştırmaktan başka işe yaramıyor.

Belki şöyle yapılabilir: BM öncülüğünde kurulacak bir Demokrasi İzleme Komitesi tüm ülkelere bir insan hakları karnesi verir. Bu karnede medya özgürlüğü, ifade hürriyeti, sendikalaşma oranı, hapisteki gazeteciler, anayasa ve güçler ayrılığı gibi konular değerlendirilir. Her yıl verilecek karneye göre zayıf not alan ülkeler hiçbir büyük organizasyona katılamaz. Tıpkı UEFA kriterlerine uymayan ülkelerin Şampiyonlar Ligi’ne alınmaması, transfer yapamaması gibi.

Diktatörleri durdurmanın başka yolu var mı ?