HAYATIN ÜSTÜNDE YÜRÜMEK

(Bu yazı 11 Mayıs 2017’de halimiz.com sitesinde yayımlanmıştır)

Yüksek bir yere gerilmiş ipin üstüne çıkıp herkesin heyecanlı bakışları altında yürümek bana hep hayatı çağrıştırmıştır. Cambazın yürümeye başladığı nokta doğduğumuz andır. Elindeki değnek, hayat yolculuğunda destek aldığımız yakınlarımızdır, ailemizdir. Her yalpaladığımızda onlara daha sıkı sarılır ve dengemizi yeniden buluruz. Bu uzun yürüyüşümüzü heyecanla izleyen seyirciler ise hayatımıza tanıklık eden başka insanlardır. Tüm amacımız düşmeden, durmadan ipin ucuna varmaktır. Sonra yolculuğumuz biter. Gösteri (hayat) sona ermiştir.  

Türkiye’nin son ip cambazının bir belediyenin etkinliğinde gösteri yaptığını okumuştum. 1950’de İstanbul Laleli’de doğan ve 12 yaşından beri ip cambazlığı yapan Özdemir Turan adlı bu cambaz, sanatını ilk günkü heyecanıyla devam ettiriyormuş. Aslında diş hekimi olan Turan,  ölmeye yüz tutan (gazete böyle diyor) ip cambazlığı sanatını, ilerlemiş yaşına rağmen sürdürürken, onu izleyenlere kendi heyecanını geçirmeyi başarıyormuş. Tıpkı ip cambazlığı gibi Türkiye’de rağbet görmeyen çok sayıda sanat ve spor dalı var. İp cambazlığı Batı’da hala sirklerin en önemli gösterilerinden biri sayılıyor. Çocukken babamın bizi İtalya’nın ünlü Medrano Sirki’nin gösterisine götürdüğünü anımsıyorum. Maçka Küçükçiftlik Parkı’nda kurulan çadırın içinde yapılıyordu gösteri ve ortalık panayır yeri gibiydi. Sıra ip cambazlarına geldiğinde hepimiz nefesimizi tutmuştuk. Cambazların yürüdüğü ipin altına büyük bir ağ gerilmişti ve bir cankurtaran arabası sirkin kapısı önünde hazır bekliyordu. Neyse ki Medrano’nun ip cambazları soluk kesen yürüyüşlerini o gün başarıyla gerçekleştirdiler ve tüm seyirciler gibi biz de onları bolca alkışladık.

Ünlü yönetmen Robert Zemeckis gerçek bir ip cambazının filmini çekti. “The Walk-Yürüyüş” adlı filmde Zemeckis, Fransız ip cambazı Philippe Petit’nin gerçek öyküsünü üç boyutlu olarak beyazperdeye aktardı. Vizyona girer girmez gidip izledim. Yönetmenin  yaşattığı heyecan olağanüstüydü. 1949 Fransa doğumlu olan Philippe Petit, 7 Ağustos 1974 tarihinde tüm dünyanın dikkatini çekmek için New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kuleleri arasında yürüdü. İkiz kuleler henüz inşaat halindeydi ve Petit ünlü yürüyüşünü yapabilmek için birkaç ay inşaatın bitmesini bekledi. Sonra da kendisine yardım eden birkaç gönüllünün yardımıyla çelik br halatı ve halatı gerebilmek için kendisine gereken her şeyi gökdelenin zirvesine çıkardı. Yerden  411 metre yüksekteydi. Aşağıda hava ne kadar sakin olursa olsun orada rüzgar çok kuvvetliydi. Geceyi binanın tepesinde geçirdi. Günün llk ışıklarında her şey hazırdı. İki kule arasında gerilmiş çelik ipe adımını attığı ilk anda ölümün ürpertisini duydu. Derin bir nefes aldıktan sonra ikinci adımını attı ve gerisi geldi.

Petit’nin o gün yaptığı şey Amerikan yasalarına aykırıydı. Ama bir süre sonra onun adını bir plakete yazıp kulelerin çatısına koydular. O plaket 2001 yılına kadar orada kaldı. O yıl İslamcı teröristlerin uçaklarla yaptığı saldırılarla binalar yerle bir oldu. Philippe Petit’nin adının yazılı olduğu plaket de binayla beraber yok oldu.

New York’taki Dünya Ticaret Merkezi kuleleri artık yok ama Philippe Petit hala hayatta. Fransız cambaz, Zemeckis’n çektiği filme verdiği gibi, mesleğini yapmaya çalışan tüm ip cambazlarına ilham vermeye devam ediyor. Filmi izlemenizi öneririm.

Onun hiçbir güvenlik önlemi almadan dünyanın en yüksek noktasında yaptığı yürüyüşün bir benzeri hala yapılmış değil.