OKUL DEFTERLERİNİ SAKLAYAN VAR MI ?

(Bu yazı 14 Şubat 2023’te oggito.com’da yayımlanmıştır)

İlkokuldayken matematik defterimiz sarı yapraklıydı. Biz ona “sarı defter” derdik. Öğretmenimiz Sabahat Kırdök matematik dersinde sarı defterden başka defter, yazarken de kurşun ve kırmızı kalemden başka kalem kullanmamızı istemezdi. Kırmızı kalemi sadece başlıklarda kullanabilirdik. Bu öyle bir defterdi ki kağıdına yazı yazmak kese kağıdına yazmak gibiydi. Hele bir de yazdığınız kurşun kalem HB ise yazılar büsbütün görünmez oluyor, zaten sevimsiz olan matematik dersi, sarı defterin işkencesiyle daha da çekilmez hale geliyordu. Sarı defter çizgisiz bir defterdi. Yazmayı öğrendiğimiz ilk sayılar bu yüzden başaşağı kayıyordu. Keza yanyana çizdiğimiz üçgen, kare ve dikdörtgenler,  100’e kadar geldiğimiz toplamalar ve ezberlerken zorlandığımız çarpım tablosu hep yamuktu. Böyle böyle eğip bükmeden yazmayı öğrenecektik. Beyaz kareli deftere geçmemiz ancak üçüncü sınıftan sonradır.

Acemice çizdiğimiz diklemesine çizgiler ile tahtaya yazılan düzgün sözcükler arasında büyük fark vardı. Her ders öncesi sınıf başkanı elindeki uzun beyaz ipi tebeşire bular, sonra ipin tahtada düzgün bir çizgi bırakmasını sağlayarak öğretmene kusursuz bir yazı için zemin hazırlardı. Bize uçsuz bucaksız gelen büyük yeşil tahta, dersin sonunda yazı ve rakamlarla dolardı. Okuma ve yazmayı erken başaranlara öğretmenin eliyle kırmızı kurdele takılırdı. Kurdelemle eve gittiğim gün annemin beni kutladığını anımsıyorum.

Kutlama dışı kaldığım tek ders matematikti. Ortaokul ve lisede de durum değişmedi. Sadece matematik değil fizik ve kimya derslerim de iyi sayılmazdı. Öyle ki sınav günleri mideme ağrılar girerdi.

Ortaokulda derslerin sayısı artmış, çantamızı ders programına bakarak hazırlamamız şart olmuştu. Yılın başında hocalarımız hangi ders için nasıl bir defter istediklerini söylemişler ve bir hafta içinde alınmasını istemişlerdi. Okulların açıldığı ilk hafta ders yapılmamasının nedeni buydu. O hafta tüm öğrenciler kırtasiye dükkanlarına akın ederek alışveriş yapardı. Matematik dersi için büyük kareli defter, fizik ve kimya dersi için orta boy defter, Türkçe dersi için biri çizgili diğeri çizgisiz beş ortalı defter, diğer tüm dersler için ise çizgili ve altı ortalı bir defter alırdık.

İlkokuldaki bazı yasaklar ortadan kalkmıştı, örneğin bazı derslerde hocalarımız tükenmez kalem kullanmamıza izin veriyordu. Türkçe dersinin devamı olan güzel yazı ve kompozisyon dersinde dolmakalem bile kullanabilecektik. Bu heyecan vericiydi çünkü dolmakalem kusursuz yazı yazmayı gerektiriyordu. Mürekkebin damlatılmadan doldurulması ve deftere yazarken hata yapılmaması şarttı. Üstelik yeni geliştirmeye başladığımız el yazımızla yazacağımız için kesintisiz bir yazı tekniği gerektiriyordu. Kurşun kalem hayattaki hataların telafi edilebileceği fikrini aşılıyordu. Daha gelir-geçer ve önemsiz gibiydi. Oysa tükenmezle veya dolmakalemle yazmak hatadan geri dönemeyeceğimizi gösteriyordu. Sabit kalem, sabitlenmiş bir düşünce gibi kendi mührünüzü vuruyordu kağıdın üstüne. Hata yapmamalıydınız. Üstü karalanmış bir yazı saygısızlık olduğu kadar özensizlik sayılırdı.

Tüm defter ve kitaplarımızı aldıktan sonra oturup tek tek “kaplamamız” gerekiyordu. Kitabın boyuna uygun kesilmiş kağıt veya plastiğin dış kapaklara yapıştırılmasına “kaplama” denirdi. Böylelikle kitapların yıpranması önlenir ve tüm sene boyunca kullanılması mümkün olurdu. Her gün kullandığımız defterler kaplama yapılmadığı takdirde parçalanır, sayfa uçları bükülürdü. Bazı hocalar kitap ve defterden ayrı not verirdi. Yıl boyunca not aldığımız defterlere ihtimam göstermemiz bütünlemeye kalmış öğrenciler için de önemliydi çünkü iyi not tutan ve kaplanmış defterleri pırıl pırıl kalan öğrenciler mumla aranırdı.

Kırtasiye dükkanlarını hala seviyor olmam sanırım o günlerden kalma bir alışkanlıktır. Kitaplarımı ve defterlerimi farklı renkte kağıtlarla kaplardım. Hepsinin üstüne etiket yapıştırıp dersin adını, kendi adımı, numaramı ve okulumu yazardım. Harita Metot defteri daha büyük olduğu için okul çantasında en fazla yeri o kaplardı. Büyükçe bir dikdörtgen şeklinde olan resim defteri, haftada bir gün metot defterini gölgede bırakırdı. Güzel yazı defteri ise çantada eğilip bükülmeden durmalıydı.  Müzik defterimiz kendinden çizgileri olan bir defterdi. Bazı işgüzar arkadaşlarımız çizgisiz defter alıp nota çizgilerini kendileri çekerdi. Çantamızı akşamdan hazırlamamız ve mutlaka ders programına bakmamız gerekiyordu. Bazen tüm önemli dersler aynı güne denk gelir, yardımcı kitaplarla beraber bütün bu derslerin kitap ve defterleri çantaya sığmaz olurdu. Çanta o kadar ağır olurdu ki okula kadar taşımakta güçlük çekerdik. Ben şanslıydım çünkü okuduğum ortaokul olan Ahmet RasimOrtaokulu evimize çok yakındı. O kadar yakındı ki oturma odasından dışarıya baktığımda okulu görürdüm. Öğleci olduğum dönemlerde pencereden bakıp çocukların hala ders yapmakta olduğunu görür, ona göre evden çıkardım. Biz mezun olduktan sonra sabahçı-öğleci ayırımı ortadan kalktı.

Defter ve kitaplarımızı kaplamaya lisede de devam ettik. Ancak liseli olmamızın verdiği bir büyümüşlük duygusu içimizi doldurmuştu. Bu durumu hocalarımız da pekiştiriyordu çünkü her fırsatta iki-üç yıl sonra üniversiteli olacağımızı hatırlatıyor, özellikle haşarılık yaptığımız anlarda üstüne basa basa tekrarlıyor, olgun insanlar haline gelmemizin artık beklenen bir davranış şekli olduğunu gözlerimizin içine bakarak söylüyorlardı.

Keşke o yıllarda tuttuğum defterlerden birini veya birkaçını saklamış olsaydım. Satırlara sinmiş yılları geri getirmek mümkün olmayacaktı ama mezun olup kurtulalım diye baktığımız o eşsiz yılları daha iyi anımsamama yardımcı olacaktı.

Şimdi yine defterlerim var. Okuduğum kitapları, izlediğim filmleri, gezdiğim müze ve sergileri yazdığım, hepsi dolmakalemle doldurulmuş ciltli defterler. Hepsi çalışma masamın üstünde, elimin altında duruyor. Bazen içlerine resim yaptığım da oluyor. Her biri  düşüncelerimin izdüşümü olarak tamamıyla beni temsil ediyor.

Kitaplar kişisel gelişimimizde ne kadar önemliyse defterler de en az onlar kadar değerli ve eşsizdir. İster resim çizin, ister problem çözün, ister günlük tutun yahut anılarınızı yazın.

İçine ne yazarsanız yazın o sizsiniz.