PAPİNİ’NİN ŞEYTANI

(Bu yazı 16 Aralık 2021 tarihinde edebiyathaber.net sitesinde yayımlanmıştır)

Tanrı’ya inanmaktansa Tanrı’ya bağlılığın gücüne, İsa’ya inanmaktansa İsa’ya inananların yüceliğine inanan bir yazardı Giovanni Papini. Kendisi olmasa da Gerçek Hıristiyan adlı öyküsündeki kahramanı öyle bir insandı. En iyi arkadaşlarından biri şeytandı. “Hayatım boyunca beş kez konuştum” dediği şeytanı tarif ederken son derece samimiydi. Biraz cimriydi belki. Çünkü yazdığı 453 aşk mektubunun maliyetini hesaplamıştı.  

İtalyan yazar Giovanni Papini’nin Türkçeye Düşsel Konçerto adıyla çevrilen Concerto Fantastico adlı öykü kitabı hepsi birbirinden cesur 40 öyküyü barındırıyor. Yazarın yarım asırlık çalışmasının ürünü olan öykülerin ilki 1903’te, sonuncusu 1954’te yazılmış. Papini’nin doğum ve ölüm tarihine (1881-1956) bakıldığında onun tüm yaşamı boyunca kaleme aldığı öyküleri okuduğumuzu anlayabiliyoruz. [1]

Kitabın ilk öyküsü bir masal gibi okunabiliyor. Okura sesleniyor ve onunla bütünleşiyor adeta. Kendisinin imparator olamamış bir adam olduğunu anlatır. Herkesi kendi hayatını yaşarken mutlu olmaya davet eder.

Tutuklunun Kehaneti öyküsünün girişi etkileyicidir. Yaşamın içinde kendi kendimize kurduğumuz bir hapishanenin tarifini yapar Papini. Özellikle yalnız kalan ve yalnızlığı tercih eden insanların hapishanesini anlatmaktadır. Aynı şeylerin sürekliliği sıkıcıdır.

Bir başka öyküsünde kafayı dünyanın çıkardığı seslere takar. Yalnızlık ve sevgisizlik bu öyküsünde de kendini gösterir.

Giovanni Papini ateist bir babanın oğluydu. Ama öykülerinin birinde üç peygamberi, Musa, İsa ve Muhammed’i buluşturur. Yalnız ve içe dönük bir çocukluk yaşamış olması tüm hayatını etkilemiştir. Bu durum yazılarına yansımıştır. Dinin tüm biçimlerine, körü körüne inanca ve kiliseye karşı tepkiliydi.

Sadece din değil diğer egemen güçlere de karşıydı. Neredeyse tüm öykülerinde dünyanın düzenini oluşturan otoriteleri sarakaya aldı. Bunu yaparken korkmadı hiç. “Tek bir insan için kaç tane kaybedilmiş hayat olabilir” diye sordu.  

Bir Havuzda İki İmge öyküsünde kendisiyle de güzel güzel hesaplaşmıştır.

Şeytan Bana Dedi Ki öyküsünde bize kendi şeytanını tarif etmiştir.  

Öyküde hayatı boyunca şeytanla beş kez konuştuğunu ve onu en yakından tanıyan kişinin kendisi olduğunu söyler. Ona göre şeytan sürekli insanların arasındadır ama kimse onu tanımaz. Belki de herkes şeytanda kendisinden bir parça bulduğu içindir. Şeytanla sohbet ona göre en yararlı olanıdır çünkü hayatı tüm kitaplardan daha öğreticidir. Üstelik şeytan çok bağışlayıcıdır. Ona hüküm giydiren ve kendisinden uzaklara süren gücü bile affetmiştir.

Sapkınlıkları, serserilikleri ve insanların hayvanlıklarını o kadar iyi bilmektedir ki artık hiçbir şey onu şaşırtmamaktadır. İnsanları ayartan şeytan değildir. İnsanlar kışkırtmaya ve çağırmaya gerek kalmadan, kendiliklerinden günaha girmektedirler. Şeytanın yaptığı tek şey onları kendi hallerine bırakmaktır. İnsanlar günahın tatlı çekiciliği karşısında yokuş aşağı akan bir su gibi kendiliğinden şeytana koşmaktadırlar. (s.35)

Giovanni Papini 40’lı yaşlarına kadar kiliseden uzak durmuş olsa da 1921’de “yeniden bulduğunu” ilan ettiği dine döner ve katolizme sığınır. Bu öyle keskin bir dönüştür ki İsa’nın Yaşamı kitabını yayınlar. Dine dönüşü siyasi fikirlerini de kapsamaya başlar ve İtalya’nın içinde bulunduğu atmosferden etkilenerek faşistlerle ilişkiye girer. Onun Mussolini yönetimiyle  kurduğu yakın bağlar edebi kanondan dışlanmasına neden olmuştur.

Zaman içinde Giovanni Papini yeniden keşfedildi. Yazılarının ve öykülerinin ideolojik saplantılardan uzak ve içten olması ve onun insancıl huzursuzluğunu ortaya koyan samimiyeti İtalyan edebiyatının önemli kalemlerinden birisi olduğunu gösterdi. Öykülerinin yanı sıra en iyi bilinen yapıtı, kendisini anlattığı Bitik Adam adlı romanıdır.

Hayatla, yerleşik değerlerle ve asıl önemlisi kendisiyle dalga geçmeyi seven biriyle sohbet etmek isterseniz Giovanni Papini’yi okuyun. 


[1] Giovanni Papini “Düşsel Konçerto” Çeviren: Sinem Karaarslanoğlu. MonoKL Edebiyat. İkinci Baskı. 2017.