SULTAN KONUŞUYOR

(Bu yazı 28 Aralık 2021 tarihinde oggito.com’da yayımlanmıştır)

Doğu-Batı yahut Müslüman-Hıristiyan karşıtlığının örnekleri sözlü ve yazılı kaynaklarda sıkça karşımıza çıkar. Fransız tarihçi Jacques Le Goff’a göre  (1924-2014) bu karşıtlık günümüze kadar gelmiştir. Şöyle diyor Le Goff:  

“Avrupa’nın özdeşleştirdiği Doğu-Batı ayrımı Yunanlılara göre temel bir medeniyetler çatışmasını yansıtıyordu. MÖ 5. yüzyıl sonuyla 4. yüzyıl başında yaşamış ünlü Yunan doktoru Hippokrates, Avrupalılarla Asyalılar arasındaki karşıtlığı Yunan kentlerini Perslerle karşı karşıya getiren çatışmalar ışığında değerlendirmiştir ki, bu muhtemelen Batı ile Doğu arasındaki karşıtlığın ilk ifadesidir.”

Hippokrates’e göre “Avrupalılar cesur ama saldırgan ve kavgacı, Asyalılar ise akıllı, kültürlü ama inisiyatif almaktan yoksundurlar. Avrupalılar kendilerini uğrunda savaşmaya hazır oldukları özgürlüğe adamıştır. Asyalılar ise huzur karşılığında kul olmayı kabul etmeye razıdır.”

Kuşkusuz bu nitelendirmeler zamanla değişmiştir. Ama Doğu-Batı arasındaki dışlayıcı önyargılar günümüzde bazı aşırıların elinde terör malzemesine bile dönüşmüştür ve dönüşmektedir.

Ortaçağ yıllarında Doğu’nun İslam inancı Batı tarafından pagan olarak adlandırılır ve aşağılanırdı. Katolik Avrupa bu keskin ayrımcılığı sadece Müslümanlara karşı değil Ortodokslara karşı da yapmıştır.

Kıta Avrupası’nda durum böyleyken İngiltere’de durum biraz daha farklıydı. Kuşkusuz başını Osmanlıların çektiği Müslüman dünya, adalılar için de farklı, egzotik ve ulaşılmazdı. Ama bazı farklar vardı.

Linda McJannet’in yazdığı  Sultan Konuşuyor  kitabı bize İngilizlerin bu konudaki yargılarını gösteriyor. [1]

Kitap, doğuyu ve daha çok Osmanlı’yı konu alan İngiliz tiyatro eserlerini ve bu eserlerdeki olumlu veya olumsuz diyalogları ele alıyor. Akademik biçemle yazılmış olmasına, alıntılar ve dipnotlarla dolu olmasına karşın yazar Mc Jannet, popüler kültürde çokça vurgulanan konuyu ele alırken akıcı bir dil kullanıyor. Bu noktada çevirmenin başarısını da vurgulamakta yarar var.

Çalışmada İngiliz tiyatro oyunlarında boy gösteren Sultan Bayezıt’a, onun Timur ile savaşına, Sultan Mustafa’ya ve Kanuni Sultan Süleyman’a rastlıyoruz. Osmanlı’nın kardeş katli, Doğu insanının öfkesi ve zalimliği, Niğbolu Savaşı’nda Türklere esir düşen Alman askeri Schiltberger’in anıları da kitabın konuları arasında yer alıyor. Bunların arasında en göze çarpanı kuşkusuz John Foxe’un  (1516-1587) History and Tyranny of the Turks (Türklerin Tarihi ve Despotluğu) eseridir. Foxe eserinde doğudan gelen tehlikeli insanları yani Osmanlıları “kan dökücü din düşmanları” olarak tanımlarken, kendi halkını da yozlaşmış bir ulus olarak görür. Ona göre Tanrı Türkleri göndererek Hıristiyanları cezalandırmaktadır.

Olumsuz Türk anlatısına rastladığımız eserler olduğu gibi, disiplinine ve devlet yapısına hayran olunan bir Osmanlı imajı da göze çarpıyor. Yazara göre 1587 yılında Londra tiyatro izleyicisini şaşırtan ve diğer yazarları onu taklit etmeye iten Christopher Marlowe’un Tamburlaine adlı yapıtı, Türk’ü popüler ve kesin hatlarıyla belirlenmiş bir arketip olarak İngiliz tiyatro sahnesine yerleştiriyor. Marlowe böylelikle bir Osmanlı sultanını sahnede gösteren ilk profesyonel tiyatro yazarı oluyor.  

Tiyatro, Avrupa ülkelerinden farklı olarak İngiltere’de çok daha eski ve yerleşik bir sanat dalı olmuştur. Shakespeare gibi bir dahinin tam da o yıllarda İngiltere’de ortaya çıkması ve hala ölümsüz eserleriyle sahnede boy göstermesi bunun bir kanıtıdır. Bu yüzdendir ki İngilizler kraliçelerinden çok Shakespeare ile övünürler.

Linda Mc Jannet’in kitabı, tiyatro tarihine ve İngiliz tiyatro oyunlarındaki Türk-Müslüman imajının ne şekilde gösterildiğiyle ilgilenenler için önemli bir kaynak. Bu özelliğiyle bir tiyatro kitabı olarak okunabileceği gibi bir Doğu-Batı kitabı olarak da okunabilir.


[1] Linda Mc Jannet “Sultan Konuşuyor” Osmanlı Türklerini Konu Alan İngiliz Tiyatro Oyunlarında ve Tarih Kitaplarında Diyalog” Çeviren: Lale Akalın. Tarihçi Kitabevi. 2015