İNSANLAR, HAYVANLAR VE YIRTICI HAYVANLAR

(Bu yazı 26 Ağustos 2018’de Oggito.com’da yayımlanmıştır)

Adı, duyan herkese ilginç gelen bu öykü kitabı, Türkçeye 2008 yılında Fatih Özgüven’in çevirisiyle, Notos Kitap’ın basımıyla kazandırılmış. Gerçek adı Hector Hugh Munro olan ama Saki takma adını kullanan İngiliz yazarın 22 öyküsünün yer aldığı bu kitap, gerçekten de insanları, hayvanları ve yırtıcı hayvanları anlatıyor; üstelik bazılarını konuşturuyor bile.

Babasının görevi nedeniyle 1870 yılında İngiliz sömürgesi Burma’da doğan Hector Hugh Munro, annesinin ölümü üzerine İngiltere Devonshire’a gönderilmiş ve burada iki halanın koruyuculuğunda,  bakıcıların ve öğretmenlerin gözetiminde ama her şeyden önemlisi türlü evcil hayvanlarla birlikte büyümüş. Munro’nun -ya da kendisinin tercih ettiği takma isimle- Saki’nin kısa öykülerinin başrollerinde sıklıkla hayvanların oynamasının en önemli nedeni belki de budur.

İnsanlar, Hayvanlar ve Yırtıcı Hayvanlar, Saki’nin en bilinen eseridir. İlk kez 1914’te yayımlanan kitap, kısa, etkili ve şaşırtıcı öykülerle doludur. Okurken, onun İngiliz mizahından yeterince pay aldığını da kolayca anlarız. Kurtlardan, kedilerden, gelinciklerden, sansarlardan ve kuşlardan söz eder hem de hayvanlığa özenen insanlardan. Küçük kız ve oğlan çocuklarına önemli paylar verirken, kendine güvensizliğinden toplum içine çıkmaktan kaçınan yetişkinleri  unutmaz.

Laura adlı öyküsünde dünyaya ikinci gelişinde yırtıcı bir hayvan (bir dişi kurt) olmak isteyen bir kadını anlatırken, Gabriel-Ernest adını taşıyan ilk öyküde, geceleri kurt adama dönüşen 16 yaşındaki bir oğlan çocuğunun tüyler ürpertici macerasını yazar. Tobermory adındaki öyküsü konuşan bir kedinin adını taşımaktadır. Saki, yanıtlanmasını istediği bir soru sorar bu öykünün ilerleyen bölümünde:  “Tobermory bu yeteneğini başka kedilere de aşılayabilir miydi ?”

Aksi Geyik’te Saki bize evcil olmayı sorgulatır. Nedir evcil olmak ? İnsan ırkının vahşiliğini henüz  tanımamış olmak mı; yoksa doğuştan yabani olan bir hayvanın insanın varlığına alıştırılması mı ?

Siredni Vaştar’da Hint Tanrısı adı virilen bir gelinciğin işlediği cinayet anlatılır. Masalcı Amca öyküsünün giriş paragrafı, kısa bir öykünün nasıl başlayacağını gösteren bir ders niteliğindedir ve bence yazı atölyelerinde rahatlıkla örnek olarak okunabilir.

Ceza adlı öyküsünde ise tavuklarını yediği gerekçesiyle bir kediyi öldüren Octavian Ruttle’ın başına gelenleri eğlenceli ve alaycı bir üslupla yazar Saki.

Öykülerindeki kahramanlar ilginçtir; hem isimleriyle, hem zevkleriyle hem de dünya görüşleriyle. Trenler ve istasyonlar öykülerine sıkça sahnelik yapar. Birbirleriyle konuşan kahramanlar Victoria tarzı evlerin odalarını ve genellikle öğle yemeği salonlarını tercih eder. Ama arka planda doğanın ışıltısını, rüzgarın sesini ve ağaçların varlığını hep hissederiz.

The Morning Post Gazetesi’nin muhabirliğini yaparken İstanbul’a da uğrayan Saki, henüz 44 yaşındayken İngiliz ordusuna yazıldı ve her romantik İngiliz yazarı gibi Birinci Dünya Savaşı’nda ülkesini yalnız bırakmak istemedi. 1916 yılında Fransız cephesinde hayatını kaybetti. Son sözü “söndür şu uğursuz sigarayı” idi.

Onun öykülerindeki yaşanmışlık ve o yaşanmışlığın üzerine kurulan hayal gücü, insan denilen hayvanın en önemli zaaflarını gözler önüne serer.

Ben yeni okudum ve beğendim. Belki Notos Kitap yeni baskısıyla Saki’yi yeniden taşır edebiyat raflarına.