JAMES BOND BİZE NE ANLATIYOR ?

(Bu yazı 11 Ekim 2021’de mürekkephaber’de yayımlanmıştır)

Kim ne derse desin Bond filmleri sinema tarihinin en popüler serilerinden biridir. İlki 1962’de Doktor No adıyla gösterilen ve James Bond rolünde Sean Connery’nin oynadığı seri bu ay vizyona giren 27’inci filmiyle, pandemiye  rağmen sinema salonlarını hareketlendirdi.

James Bond aslında bir roman kahramanıdır. İngiliz donanmasında istihbarat subayı olarak görev yapmış bir gezgin olan Ian Fleming Bond romanlarını ilk kez 1953 yılında yayımlamaya başladı. Fleming, James Bond karakterinin olduğu 12 roman ve iki öykü kitabı yazdı ve İngiliz halkı Bond’u bir roman kahramanı olarak sevdi. Romanları filme çekmeye karar veren İngiliz yapımcılar bu konuda Fleming’ten tam destek gördüler çünkü ünlü yazar James Bond’un dünya çapında bir fenomen olacağını anlamıştı.

Gerçekten de öyle oldu. Film vizyona girdikten sonra romanın yaptığından daha büyük bir etki yaptı. Arka arkaya beş Bond filminde oynayan Sean Connery ilahlaşırken, yapımcılar büyük paralar kazandı. Yakışıklı Bond, soğuk savaş yıllarında kapitalist dünyanın hizmetindeydi.

Bond serisi filmografik özelliklerinin yanı sıra verdiği mesajlarla sinema tarihinin önemli bir parçasıdır. Hiç kuşkusuz James Bond kraliçenin hizmetinde olan bir gizli ajandır. Çok iyi eğitildiği için elinden her iş gelir. Karada yürüyen, denizde yüzen ve havada uçan her şeyi kullanabildiği gibi tüm silahların nasıl ateşleneceğini bilir. Uzun boylu, yakışıklı ve çapkın bir centilmen olarak beyaz erkeklerin gururudur. Serinin ilk filmlerinde Batı’nın ortak düşmanı Sovyetler Birliği Bond’un da düşmanıdır. Komünizmin çöküşünden ve soğuk savaşın sona ermesinden sonra ajanımız düşman bulmakta güçlük çekse de imdadına dünyayı ele geçirmeye çalışan kötü adamlar yetişir. Bond hepsini yener ve dünyayı kurtarır.   

Her Bond filminin bir bestecisi ve müziği, her Bond filminin farklı bir kadın oyuncusu, her Bond filminin özel buluşları, kötü adamları, otomobili, saati ve içkisi vardır. Her Bond filmi egzotik mekan ve ülkelerde çekilir ve her filmde James Bond mutlaka votka-martini içer. Bond filmleri kapitalist dünyanın resmi geçit yaptığı bir izlencedir. Başka Gün Öl (2002) filminin 123 dakikalık süresi içinde seyirciler 23 farklı ürünün reklamını izlemişlerdi. Bu ürünler aynı zamanda filmin sponsorlarıydı. Üstad Eduarda Galeano Tersine Dünya Okulu adlı harikulade kitabında Bond’un Yarın Asla Ölmez (1997) filmini şöyle anlatıyor:

“Filmin her sahnesi bir reklam spotu gibiydi. Her zaman dakik olan Bond Omega saatine bakıyor, Ericsson telefonuyla konuşuyor, bir binadan Heineken bira yüklü kamyona atlıyor, Avis’ten kiralanmış BMW otomobille kaçıyor, Visa kartıyla ödeme yapıyor, Dom Perignon şampanya içiyor, Armani ve Gucci tarafından giydirilip saçları L’Oreal ile taranmış kadınları soyuyor ve Kenzo kıyafetleriyle ışıldayan bir rakiple savaşıyordu.”

Yakışıklı ajanla bütünleşen otomobillerin üreticileri de Bond’a özel ilgi duyarlar. İzleyiciler Bond’un kullandığı otomobillerin becerileri karşısında neye uğradığını şaşırır çünkü tamamen Bond için üretilmiş bir otomobil olan Aston Martin farlarından fırlayan iki makineli tüfekle çevreyi tarayabilir, arkasına duman salabilir ve yola sivri metal parçaları dökebilir. Bond’un Rolex veya Omega marka saatinden fırlayan çelik tel Bond’u tam zamanında yukarı çekerken en kritik anda düşmanın elektronik cihazlarını devre dışı bırakarak ünlü ajanın hayatını kurtarabilir. Tüm bu mucizevi cihazları tasarlayıp Bond’un hizmetine sunan kişi ise İngiliz İstihbaratının cin fikirli adamı Q’dur. Q, M ve M’nin sadık sekreteri Moneypenny Bond filmlerinin değişmez üç karakteridir. Çoğu zaman Bond’a kızsalar da ondan haber alamadıkları anda endişeye kapılırlar.  

Serinin iki filminde James Bond İstanbul’a da geldi. From Russia With Love (1963) ve Skyfall (2012)  filmlerinin bir bölümü İstanbul’da çekildi. Skyfall’un Kapalıçarşı’nın çatısında yapılan çekimleri tarihi yapıya zarar verdiği için eleştirilere uğradı. Sakarca kullandığı motorsikletle dev çarşının içine kadar giren Bond, esnafı kızdırmıştı.  

Serinin son filmi olan Ölmek İçin Zaman Yok’un şarkısını Billie Eilish seslendirdi. Geçmişte Tina Turner, Shirley Bassey, Paul McCartney, Sam Smith ve Adele gibi nice ünlü ses Bond için şarkı söyledi. Gladys Knight’ın söylediği Licence to Kill (1989) ve Tina Turner’ın seslendirdiği Goldeneye (1995), en beğenilen Bond şarkıları olarak öne çıkıyor. 

Bir sonraki filmde kimin Bond kızı olacağı, filmin şarkısını kimin söyleyeceği daima medyanın gündeminde olacak. Ama şimdi esas soru şu: Yeni James Bond kim olacak ?

Son dört filmde James Bond rolünü üstlenen Daniel Craig ekibe veda etti. Yapımcı firma yeni bir James Bond bulmak zorunda. Bu kolay bir seçim değil. Bununla birlikte yeni James Bond her kim olursa olsun bize aynı şeyleri anlatacak. Bond’un kişiliğiyle özdeşleşmiş üstün Batı zekasını, kraliçenin ve İngiltere’nin yenilmez gücünü, pahalı ama ayrıcalıklı markaların yani kapitalizmin alternatifsizliğini.

James Bond her filminde bize bunları anlatıyor.