KİTAPLAR ve FUARLAR

(Bu yazı 6 Aralık 2022’de mürekkephaber’de yayımlanmıştır)

Kitaplara ulaşmanın zor olduğu yıllarda sözlü anlatım esas alınırdı. Masalların, efsanelerin, deyişlerin hep geçmişten gelmesi bu yüzdendir. Matbaanın bulunmasından ve bilginin kilisenin elinden kurtulup laikleşmesinden sonra kitaplar kendi güçlerini insanlara yaymaya başladılar. Kitap dediğimiz şey sadece yazıların ve satırların toplamı değildir, bağımsız hayatı olan canlı bir organizmadır. Bir kütüphane ise insandan yapılmış dev bir flora faunadır.

İtalyan yazar Alessandro Manzoni,  1827’de yayımlanan romanı Nişanlılar’da Don Ferrante adlı bir soylunun kütüphanesinden söz eder. Bu zengin ve kültürlü adamın Aristo başta olmak üzere tüm felsefeci ve yazarların kitaplarına sahip olduğunu ve toplamda 300’den fazla kitaba sahip olduğunu yazar. Yani on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında bile 300 kitaba sahip olmak, kültürlü bir insan sayılmanız için yeterli bir sayıydı.

Herhangi bir şehirde düzenlenen kitap fuarında sergilenen kitap sayısı büyük olasılıkla tüm Ortaçağ’da üretilen kitap sayısından fazladır. Eskiden elle yazılan ve doğal olarak çok pahalı olan kitaplara ulaşmak bugün olağanüstü derecede kolaydır. Covid-19 salgını kitap satın alma alışkanlıklarını internet lehine değiştirmiş olsa da hatırı sayılır bir kitle kitaba dokunmayı, incelemeyi ve ondan sonra satın almayı tercih ediyor. Sanırım kitap fuarlarının hala düzenleniyor olmasının nedeni bu.

Gerçekten gerekli midir kitaba ulaşmak için kitap fuarı düzenlemek ?

Kitap yayını yapan binlerce yayınevini ve yıl boyunca yayınladıkları tüm kitapları aynı çatı altında toplamak mantıklı bir satış yöntemi midir ? Kitaptan yayılan bir kültür ortamı yaratmak yerine popüler kitapların satışa çıkarıldığı bir pazar ortamı oluşturmak geçmişte kalmadı mı ?

Kitap fuarlarına çokça katılmış bir yazar olarak söyleyebilirim ki bu fuarların Türkiye’de olduğu gibi düzenlendiği başka bir ülke kalmadı. Artık fuarlar tamamen yayınevlerine, kitapçı ve yayıncılara yönelik yapılıyor ve yazarlar bu fuarlara yeni yayınevleriyle tanışmak ve kitaplarının yabancı çevirileriyle ilgili temaslarda bulunmak için geliyor.  Zaten fuar düzenlemenin asıl mantığı bu değil midir ?

İstanbul üzerinden düşünelim.

Pendik’te oturan bir kitapseversiniz. Akademik yayınları, iyi yazılmış edebiyat eserlerini birkaç tuşla internetten satın almak son derece kolayken, neden Beylikdüzü’nde yapılan bir fuara gidesiniz ki ? Gerçek kitapseverler aradığı tüm kitapları zaten internetten bulabiliyor. Fuarın kalabalık ortamında aradığınız bir yazarın önce yayıncısını bulmak, sonra yüzlerce kitabın yığıldığı masanın üzerinde o kitabı arayıp bulmak hiç kolay olmuyor. Üstelik çoğu kitabı  “satılmıyor” diye fuara getirmiyorlar bile.

Sevdiğiniz yazarı görmek sadece fuara özgü bir ayrıcalık değil. Yıl boyu türlü etkinlikler ve söyleşiler yapılıyor ve bu etkinliklerin hemen hepsi “şehir merkezinde” bulunan kitabevlerinde veya şık kafelerde gerçekleştiriliyor. Kolayca ulaşabiliyor ve evinize rahatça dönebiliyorsunuz.

Pendik’te oturan bir kitapseverden örnek vermişken sormak gerekiyor: Neden İstanbul’un Anadolu yakasında bir kitap fuarı düzenlenmiyor ?  Türkiye’nin sosyo-kültürel düzeyi en yüksek ilçelerinden biri olan Kadıköy’de  kitap fuarının olmaması İstanbul için büyük bir eksiklik değil midir ?  

Dijital bir çağda her şey tematikleşmiş durumda. Kitap dahil tüm ürünler özel ilgi alanlarına bölündü.. Sadece meraklıları için üretilen kalemler, defterler, çantalar ve kitaplar var. Akademik kitaplara ilgi duyanlar olduğu gibi, edebiyat eserlerine düşkün olanlar, çocuk kitaplarını sevenler, bilim kurgu meraklıları veya çizgi romancılar var. Kocaman bir kitap fuarında tüm bu tematik yayınlara yer vermenin ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz. Oysa hangi alana meraklıysanız internete girip sadece o alanda yayımlanmış kitaplara yerinizden kalkmadan ulaşabiliyorsunuz.

Ben bu sene kitap fuarına katılmak istemedim. Okurlar tüm kitaplarımı internetten satın alabiliyor ve bana istedikleri an ulaşabiliyor. Ben de okumak istediğim tüm kitapları internetten alıyorum. Kapıma kadar gelen kitabın rahatlığı dururken, kalkıp Beylikdüzü’ne gitmenin zaman kaybına tahammül edemiyorum. Üstelik gittiğim zaman aradığım kitabı bulacağımdan hiç de emin değilim. Otobüslerle fuar alanına getirilen ortaokul ve lise öğrencilerinin arasından geçip gerçek bir edebiyat eserine, bir deneme kitabına, bir antolojiye ulaşmanız mümkün olmuyor, bunu bizzat gördüm. O nedenle kararımı değiştirecek çok önemli bir şey olmadıkça şehir merkezinden bu kadar uzakta yapılan kitap fuarına gitmeyeceğim.     

Katılan tüm yayınevlerine bol satışlar dilerim.