FORSTER’IN KÖPRÜSÜ: DİN, AHLAK ve UYGARLIK

(Bu yazı 9 Ocak 2020’da oggito’da yayımlanmıştır)

Batı’nın Doğu’dan duyduğu korku önce meraka sonra kendine güvene ve ardından uygarlığın Batı tarafından tanımlanmasına varmıştır.

Norbert Elias 1939’da yayımlanan Uygarlık Süreci adlı başyapıtında medeniyet kavramının Batılı özbilincini ifade etmek için kullanıldığını yazar.

Elias’a göre Batılı toplumlar uygarlık kavramıyla yalnızca kendilerine ait özellikleri ifade ederler. [1]

Batı’nın Doğu ile kavgası Haçlı Seferleri öncesine dek uzanır. Günümüzde hala devam eden bu kavganın edebi metinlere, roman ve şiirlere yansımamış olması düşünülemez. Bu tema üzerinde yazılan yüzlerce kitap sayabiliriz. Benim sözünü edeceğim kitabın yazarı, 1879 ile 1970 yılları arasında yaşamış bir İngiliz olan Edward Morgan Forster.

Onun yaşadığı yıllarda Britanya İmparatorluğu “üzerinde güneş batmayan devlet” ünvanıyla karalarda ve denizlerde gücü elinde tutuyordu. Kralın veya Kraliçe’nin gölgesi sadece İslam ülkelerinin değil, Afrika’nın ve okyanusların üzerindeydi.

İngiliz yönetimi altında bulunan uluslardan birisi de Hindistan idi.

E.M.Forster’ın Türkçeye “Hindistan’a Bir Geçit” adıyla çevrilen romanı “Passage to India”, 1924 yılında yayınlanmıştır. [2]

Forster, romanında doğu-batı çatışmasını Hindistan alt ve üst kültürlerinin İngiliz beyaz ırkıyla olan çatışması üzerinden ve kahramanlarının dilinden anlatır. Romanın baş kahramanı olan doktor Aziz Müslümandır ve henüz Pakistan kurulmadığı için Hindistan’da yaşayan Müslümanlar bağımsız bir devlete sahip değildir. Aziz, ülkesi Hindistan’ı sever ama Müslüman kimliğine her fırsatta sahip çıkar.

İslam hayat karşısında dayanıklı bir tavır alıştı onun için” diye yazar Forster Aziz için, onu bir camiye sokarken. Aziz, caminin avlusunda çocukları için Hindistan’a gelmiş yaşlı İngiliz  Mrs.Moore ile karşılaşır. Sohbet etmeye başlarlar ve çabucak anlaşırlar. Dr.Aziz, Mrs.Moore’un kendisini Müslüman kimliğiyle kabul edişinden etkilenir. Yaşlı kadın görmüş geçirmiş haliyle bile “insanları çok iyi anladığımı sanmıyorum” der Aziz’e, “sadece onları sevip sevmediğimi biliyorum.”

Aziz, ona “öyleyse siz bir doğulusunuz” diye yanıt verir.  

Forster doğu-batı ikilemini sadece kahramanlarının ağzından anlatmaz, bazen bunu kendisi de yapar.  “Doğulu insanda kuşku, insanı ansızın düşmanca tavırlara sevk eden kötü huylu bir tümör, bir akıl hastalığıdır. Bu, onun şeytanıdır. Batı’da ise kuşkunun yerini ikiyüzlülük alır” diye betimler iki medeniyetin farkını.

Romanın bir başka kişisi Ronny, Bayan Moore’un oğludur ve İngiliz olduğunu sıkça hatırlatır. Yerel halkı küçümser ve bir cinsel saldırıyla suçlanan Aziz’i hemen suçlu ilan eder. Bu duruma karşı çıkan annesini İngiltere’ye yollamak ister. Ana-oğul tartışırlar. Ronny “Hindistan tanrıları sever anne” der bilmiş bir tavırla. Annesi yanıtlar: “İngilizler ise tanrılık taslamayı.”    

Romanın bir başka karakteri olan Bay Fielding Aziz’in en sevdiği İngilizdir. Fielding ateisttir ve Tanrı’ya inanmadığını her ortamda söyler. Aziz’in akrabalarından Hamidullah ile sohbet ederken bu özelliğini yineler. “Ben Tanrı’ya inanmam ve gerçek şu ki Batı günümüzde bunu pek mesele etmiyor” der.

Hamidullah “bu durumda ahlakta bir düşüş görülmüyor mu?” diye sorar. Fielding, verdiği yanıtla ahlakın sadece dinden ibaret olmadığını ortaya koyar: “Bu, neye ahlak dediğinize bağlı.

Romandaki bu saptama günümüzde de geçerliliğini korumuyor mu ?

Doğu’da ahlak ve namusun yalnızca cinsel konulardan (ve özellikle kadın davranışlarından) ibaret sayılması, dindar insanların ahlaka ihtiyaçları yokmuş gibi davranması, belki de Batı ile Doğu arasındaki asıl farkı oluşturuyor.

Hepimizin ahlaka ihtiyacı vardır. İster dindar olalım ister dinsiz.

Forster’ın romanı sömürge yıllarından günümüze ışık tutmayı başarırken, Doğu-Batı çatışmasını bir uygarlık sorunu olarak aklımızda tutuyor.


[1]  Norbert Elias “Uygarlık Süreci” Cilt 1. Çeviren: Ender Ateşman. İletişim Yayınları. 9.Baskı. İstanbuL 2016. s.73

[2]  Edward Morgan Forster “Hindistan’a Bir Geçit” Çeviren: Hasan Fehmi Nemli. İletişim Yayınları. İstanbul 2017